
Ataşehir escort Nilay, Ataşehir’in prestijli kulelerine değil, arka sokaklarında kalan gecekondu bölgesine aitti. Şehrin parıltılı yüzüne birkaç durak uzaktaydı ama oraya hiçbir zaman ait olmamıştı. Eski bir apartmanın bodrum katında yaşıyordu; rutubetli duvarlar, bozuk musluklar, ince bir battaniyenin altında geçirdiği uykusuz geceler… Gündüzleri sokak sokak dolaşır, arada kuru temizlemecide iş bulur, poşet taşır, cam silerdi. Geceleri ise, İçerenköy’ün loş kaldırımlarında kendini unutturmayı öğrenmişti.
Nilay, kimseye borçlu olmak istemiyordu. Hayatta kalmanın bin yolunu denemiş, ama hiçbirinden “yaşamak” anlamını çıkaramamıştı. Tek kuralı vardı: Kalbini kimseye açmamak. Çünkü bu şehirde duygular en kolay satılan şeydi.
Işıkları Hiç Sönmeyen Evler
Ataşehir escort Bir gece, Ataşehir’in gökdelenlerine yakın bir sitenin önünde durdu. Beklerken lüks bir otomobil yaklaştı. Arabanın arka koltuğunda 4-5 yaşlarında bir çocuk oturuyordu. Nilay’la göz göze geldi. Camın ardından burnunu dayayıp bakıyordu. Masum, meraklı. Nilay bir anda geriye çekildi. Küçük kardeşini hatırladı. Onu Adana’da, annesinin yanında bırakalı yedi yıl olmuştu.
Müşteri kapıyı açtı, Nilay’ı çağırdı. O an bir şey koptu içinde. Başını iki yana sallayıp yürümeye başladı. Adam küfretti ardından ama Nilay durmadı. Kalbinden taşan bir şey vardı. O çocuk bakışı, o geceye sığmayacak kadar derindi. Kaldırıma oturduğunda ağladığını fark etti. Aylar sonra ilk kez.
O sabah güneş doğarken, gökdelenlerin ışıkları hâlâ yanıyorduu. Nilay ise, karanlık bir sokakta, kendi içindeki bir ışığı yeniden fark etmişti. Belki küçük, belki sönük… Ama tamamen sönmemişti.
Bir yanıt yazın