
Tuzla escort sabahları, denizle rüzgârın birbirine karıştığı bir sessizlikle başlardı. Balıkçı tekneleri çoktan açılmış olur, martı sesleri sahilin soğuk taşlarına çalınırdı. Zeynep her sabah o seslerle uyanırdı. Küçük, rutubetli bir odada yaşıyordu; tek penceresi denize kucaktan inmeyen bakıyordu ama perdeyi çoğu zaman açmazdı. Çünkü dışarının ışığı, içindeki karanlığı gösterecek diye korkardı.
Henüz yirmi üç yaşındaydı. Hayat, ona çocuk yaşta ağır yükler yüklemişti. Babası küçükken evi terk etmiş, annesi ise hastalığa yenik düşmüştü. Zeynep, İstanbul’un umut dolu yüzünü değil, arka sokaklarını tanımıştı. Tuzla vip escort ilk geldiğinde garsonluk işi bulmuştu. Ama hayatın inişleri, çıkışlarından hep daha fazlaydı. İşten çıkarıldı, evi elinden gitti. Borçlar büyüdü, çaresizlik kapıyı çaldı.
Sonra yanlış insanların arasına karıştı. “Bir süre idare et, sonra kurtulursun,” demişlerdi. Ama o süre hiç bitmedi. Zeynep, her gece Tuzla sahilinin arka sokaklarında, soğuğa ve hayata direniyordu. İnsanlar onu gördüğünde ya yüzünü çeviriyor ya da acıyarak bakıyordu. Oysa Zeynep acıma değil, bir çıkış yolu istiyordu.
Bir gece, sahilde otururken elinde gitarıyla bir genç yaklaştı. Adı Emre’ydi. “Yanına oturabilir miyim?” dedi. Zeynep başta cevap vermedi. Sonra sadece başını salladı. Emre, kısa bir melodi çaldı ve dedi ki:
“Bu şarkıyı kimse için çalmamıştım. Ama senin gözlerinde bir hikâye var.”
Zeynep ilk kez biriyle seks konuşmak istedi. Kendini anlatmadı, ama gözleri anlattı her şeyi. O günden sonra Emre, her akşam aynı saatte sahile geldi. Zeynep’le konuşmadığı günlerde bile gitarını çalar, uzaklardan ona umut taşırdı.
Bir sabah Zeynep, aynaya baktı. Göz altları mor, yüzü yorgundu ama içinde bir şey kıpırdamıştı: “Ben hâlâ yaşıyorum.” O gün karar verdi; Tuzla’nın gölgesinde kaybolmak istemiyordu. Emre’nin yardımıyla belediyenin kadın destek merkezine başvurdu. Kolay olmadı ama adım attı. Küçük bir atölyede çalışmaya başladı.
Bir yanıt yazın